Depremin üzerinden aylar geçti, ancak bölge halkı hâlâ tozun ve dumanın içinde yaşıyor. Hatay, Adıyaman ve Maraş’ta kontrolsüz biçimde kurulan beton santralleri, havayı ağırlaştırıyor; insan sağlığını, tarımı ve doğayı tehdit ediyor.
Deprem sonrası bölgede hızla artan beton santralleri, hava kalitesi ve halk sağlığı açısından ciddi riskler oluşturuyor. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun raporlarına göre, beton üretimi sürecinde ortaya çıkan partikül maddeler (PM), azot dioksit, uçucu organik bileşikler ve ağır metaller, özellikle yerleşim alanlarına yakın tesislerde yaşayanlar için önemli bir sağlık tehdidi yaratıyor.
Malzemelerin depolanması ve taşınması sırasında alınacak önlemler emisyonları önemli ölçüde azaltabiliyor. Öneriler arasında, yığma malzemelerin ve tozlaşabilir ürünlerin kapalı alanlarda depolanması veya üzerlerinin branda ile kapatılması; silolara hammadde taşıyan konveyör ve boşaltım noktalarının kapatılması; tesis içi yolların düzenli olarak sulanması ve tesis çevresinde bariyer oluşturulması yer alıyor.
Deprem sonrası yapılaşma süreci iyi planlanmadığında hava kirliliğine ek yük getiriyor. Özellikle sayıları hızla artan beton santralleri, kontrolsüz bir şekilde çoğalarak kronik bir halk sağlığı tehdidi oluşturuyor. DSÖ, ince partikül maddelerin (PM2.5 ve PM10) solunum yolu ve kalp-damar sağlığı üzerinde ciddi etkileri olduğunu vurguluyor.
Beton santrallerinde hammadde ve ürün sevkiyatı için yoğun bir araç trafiği yaşanıyor. Çoğunluğu dizel yakıt kullanan araçlar, havaya ince partikül madde, azot dioksit, uçucu organik bileşikler ve ağır metaller salıyor. Rapora göre, özellikle yerleşim alanlarına yakın tesislerde yaşayan halk ve çalışanlar, solunum yolu hastalıkları, alerjik reaksiyonlar ve uzun vadede kalp-damar sorunları açısından risk altında bulunuyor.
Raporda, önlem alınması gereken kritik konular arasında şu maddeler öne çıkıyor:
Beton santrallerinden kaynaklı kirletici emisyonları için limit değerler belirlenmeli ve denetimler sıkılaştırılmalı.
Hızla artan projelerin çevresel ve sağlık üzerindeki kümülatif etkilerini değerlendirecek entegre bir çevresel etki değerlendirme ve sağlık etki değerlendirme yaklaşımı geliştirilmelidir.
Beton santralleri yerleşim alanlarından uzak noktalarda kurulmalı, çalışan sağlığı ve güvenliği denetimleri sıklaştırılmalı.
Sektörde görev yapan çalışanlar için işe giriş ve periyodik muayeneler, sağlık-güvenlik eğitimleri, güvenli çalışma ortamları ve kişisel koruyucu donanımlar sağlanmalı. Kişisel ve çevresel ölçümler takip edilmeli ve halkla şeffaf şekilde paylaşılmalıdır.
Deprem bölgesindeki beton santrallerinin hava kalitesi ve sağlık üzerine etkilerinin, hem çalışanlar hem de yöre halkı açısından geniş ve çok boyutlu olarak araştırılmasına olanak tanıyacak epidemiyolojik çalışmalar yapılmalı, akademi ile iş birliği desteklenmelidir.
HABER MERKEZİ
								
															




