Toplumsal Baskı ve Özgürlük Arasında

Türkiye’de sanat ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar, sadece tek bir şarkıyı ya da performansı hedef almakla sınırlı değil. Aynı zamanda toplumsal hafızayı, kimlikleri ve farklı yaşam biçimlerini kuşatıyor. Mabel Matiz’in “Perperişan” şarkısına yönelen tepkiler, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Bir müzik eserinin “ahlaka aykırı” ya da “toplumsal düzeni bozucu” olarak değerlendirilmesi, aslında farklı olanı susturma ve görünmez kılma çabasının bir parçasıdır.

Hüseyin Yaşar SEZGİN-Toplumda dayatılan tek tip ahlak anlayışı, özellikle LGBTİ+ bireylerin varoluşunu hedef alıyor. Oysa ifade özgürlüğü, sanat ve kültür, farklı kimliklerin görünürlüğünü ve kabulünü sağlamadan eksik kalır. Bir şarkı veya bir performans, aileyi bozmaz. Asıl tehdit, farklı yaşam tarzlarını kriminalize eden, yok sayan baskıcı zihniyettir. Kadınların, LGBTİ+’ların ve farklı kimliklere sahip bireylerin özgürlük alanlarını daraltmak, hiçbir zaman “toplumsal düzenin korunması”yla açıklanamaz.

Sanatın doğası, sınırlara ve yasaklara karşı durmayı gerektirir. Şarkılar, şiirler ve performanslar toplumsal duyarlılığı besler; insanların birbirini anlamasını, farklılıkları kabul etmesini sağlar. Bir eserin yasaklanması, sadece sanatçıyı değil, toplumu susturur. Toplumsal baskılar ne kadar güçlü olursa olsun, görünürlüğü en riskli olanlar hep LGBTİ+ bireyler ve farklı kimliklere sahip kesimlerdir.

Bugün yaşananlar, ahlak dayatmasının toplumsal hayatı ne kadar derinden etkileyebileceğini de gösteriyor. İktidar ve toplumsal baskı mekanizmaları, kendi belirledikleri değerleri kutsarken farklı olanı hedef alıyor. Oysa özgürlük ve eşitlik, yalnızca belli bir kesimin değil, herkesin hakkıdır. İnsanların cinsel yönelimleri, kimlikleri veya yaşam tercihleri üzerinden yargılanması, bireylere ve topluma zarar verir.

Farklılıkların görünür kalması, demokratik ve eşit bir toplumun temelidir. Sanat ve kültürde yaşanan baskılar, tek tek olaylardan öte, bir düşünce ve algı tarzının tezahürüdür. Bu algıyı kırmak, farklı kimliklerin eşit ve özgür şekilde var olabileceğini göstermek, sadece bir hak talebi değil, geleceğin toplumuna dair bir sorumluluktur.

Toplumsal baskılar var olan özgürlükleri yok edemez. Yasaklar farklı yaşam biçimlerini silmeye yetmez. Bugün sanatçılar, LGBTİ+ bireyler, kadınlar ve toplumun tüm özgür düşünen kesimleri için önemli olan, görünür olmak, sesini duyurmak ve eşitliği savunmaktır. Çünkü özgürlük ve eşitlik, yalnızca korunan değil, sürekli savunulan bir değer olduğunda gerçek anlamını kazanır.

Ve hatırlamak gerekir: Sesini yükselten her birey, toplumsal baskılara karşı atılmış bir adımdır. Yasaklar ve sansürler, hiçbir yaşam tarzını yok edemez; sadece dayanışmanın ve direncin ne kadar güçlü olduğunu gösterir.

Benzer Yazılarımız

F X T B in B @