Arjen Arî: ‘Ez li wan şevên tarî de roj bûm’

Ömer Ali KIVANÇ 

“Ez li wan şevên tarî de roj bûm.”

Ben o karanlık gecelerde güneştim.

Bazı dizeler bir halkın kaderine dönüşür.

Bu cümle, sadece bir şairin değil, bir halkın yeniden doğuşunun hikâyesidir.

Arjen Arî, karanlığın içinden doğdu;

ama o karanlığı anlatmak için değil, onu aydınlatmak için yazdı.

1956 yılında, Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Çalê köyünde doğdu.

Taş duvarların arasında, yasaklı bir dilin sessizliğinde büyüdü.

Çocuk yaşta öğrendi: bazı diller sadece konuşulmaz, yaşanır;

ve bazı yaşamları sessizliklere hapsederler. Sustururlar.

O susturulmuşluktan şiir doğdu.

1979’da ilk şiiri Tîrêj dergisinde yayımlandı.

Kürtçe Şiir güneşini bulmuştu.

Arjen Arî’nin kaleminde aşk da vardı, yas da, umut da.

Ama hepsinin üstünde bir inat vardı: unutmamak.

“Hisret û meyl û tenayî

Ne şiyar im, ne razayî…”

Hasret, arzu ve yalnızlık;

Ne uyanığım, ne de uykuda…

Bu dizeler, hem bireysel hem kolektif bir ruh hâlinin özeti gibiydi.

Ne tamamen direnen, ne tamamen teslim olan…

Arjen Arî, insanın o arada kalmış hâlini anlatıyordu.

Çünkü bu coğrafyada kimse bütünüyle uyanık olamıyor,

kimse bütünüyle razı da gelemiyordu.

90’lı yıllarda, acının, yasakların ve sessizliğin ortasında yazdı.

“Ev Çiya Rûspî Ne”, “Destana Kawa”, “Eroûtîka”, “Şêrgele”

her biri bir halkın iç çekişi, bir annenin duası, bir çocuğun hayali gibiydi.

Ama Arjen Arî’nin şiirinde öfke yoktu;

onun dili, bir yarayı değil, o yaranın direnişini anlatıyordu.

“Şer de ye mîna min niha helbest jî,

Kengî parzinîn biwêj ji xwînê…”

Savaştadır şimdi benim gibi şiir,

Kavramlar ne zaman süzülür kandan…

Bu dizeler, şiirin bile bu topraklarda bir cepheye dönüştüğünü anlatıyordu.

Şiir, onun elinde artık bir sığınak değil, bir tanıklıktı.

Her kelimesi bir iz, her dizesi bir bellekti.

Yıllar sonra hastalık sessizce geldi.

Ama o kalemini bırakmadı.

Çünkü biliyordu: bir halk, hatırlamaktan vazgeçerse önce sesini, sonra kendini kaybeder.

Arjen Arî, hatırlamanın yükünü şiirle taşıdı.

Ve 30 Ekim 2012 sabahı, Diyarbakır sustu.

Şiir sustu.

Ama o günden bu yana hiçbir şey tam anlamıyla bitmedi.

Çünkü onun dizeleri unutulacak kadar sessiz değildi.

Bugün, ölüm yıl dönümünde insanlar yine toplandı Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı’nda.

Bir halk, kendi şairini bir kez daha hatırladı.

Ve o sessizliğin içinde, rüzgâr yine aynı sesi taşıdı:

“Ez dibim deng,

Ez dibim stran.”

Ben bir ses olurum,

Ben bir şarkı olurum.”

Evet, Arjen Arî hâlâ burada.

Taşlarda, rüzgârda, çocukların sesinde.

Ve belki de bugün, bu topraklarda birileri yeniden Kürtçe bir şiir yazarken,

o şiirin içinde…

 

Benzer Yazılarımız

F X T B in B @